Susarak özlüyorum seni

Sen mavi düşlerinin beyaz yoldaşı ile boş bardağına sıcacık bir çay ararken gecede, ben senden ötesine muhabbetsiz kalan bir grilikde bekleştim öylece.
Sen sonbahar yağmurlarının yıldızları sakladığı o üryan karanlıkta yolunu aydınlatacak bir mum yakarken geceye, ben senden ötesine ışıksız kalan bir karanlıktım sadece.
Sen yamaçlardan sesini dalga dalga salarken semaya,ben yine senden ötesine suskun kalan bir çığlıktım senlice.
Başlıyordum işte en deli köşemde susarak özlemeye, bir kesik izi gibi kalbimin çöllerinde seninle esmeye ve sana ulaşmayan rüzgarımla kendi etrafımda dönmeye. Şiirlere bir sultanın ağır ağır inişiyle, şarkılara belirsiz bir bestenin söz kesişiyle ve geceninin gündüze söz geçiremeyişiyle susarak özlüyorum..

Gerek sözcüklerin yetmeyişiyle gerekse kelimelerin bir bir tükenişiyle denize düşen bir damladan farksızca susarak özlüyorum.
Adın paslı bir demir gibi batsa da canıma ben tüm sürgünlerimi sana varan bir yol gibi tutuyorum aklımda.
Gülüşün tarifi bilinmeyen mevsimleri barındırırken şuramda ben tüm anılarımızı bir kartpostal yaşatıyorum hatrımda.
Sırf sen seviyorsun diye ben avucumda eriyen mumlarını söndürmüyorum canım yansada.
Karanlık bir temasın bu loş yalnızlığında ben, ben susarak özlüyorum seni.
Varsın sen gibi adın da uzak kalsın
Varsın eteklerimde tutuşan bu yalnızlık kavrulsun yansın.
Varsın üzerime doğacak bir güneş de olmasın.
Yeter ki sen karanlıklar gibi sar bedenimi.
Yeter ki sen sen öldür beni, benim seni yaşattığım ve b/ağrıma b/astığım gibi.. Ben ben susarak ö[z]lerim senii.

Jack ÇETİNKAYA

Bu yazıyı paylaşmak ister misin?