Değişimin itici gücü

Biz kadınlar, anneler sorumluluğunu aldığımız evi, aileyi derleriz, toplarız, kollarız, beslemeye çalışırız. Ailede herkesin rolü bellidir ama koruyan, kollayan, besleyen, duyguyla sarıp sarmalayan o evin kadını, annesidir. Ve annenin bir sürü sorumluluğu vardır o eve, o evdeki yaşama dair. Kirleneni temizlemek, döküleni toplamak, birikmiş eşyaları zaman zaman ayıklamak gibi gibi… Bazılarımız fıtratımız gereği biriktirmeye meraklıyızdır, kıyamayız atmaya ya da vermeye… Yaz geldiğinde biliriz ki o evin yaz temizliğine ihtiyacı vardır. İçsel olarak biliriz dip, bucak temizlememiz gerektiğini, olmayan, işimize yaramayan eşyaları ayıklamamız gerektiğini ama gözümüzde büyür derin temizlik yapmak, eşyaları ayıklamak, olmayanları vermek ya da atmak… Erteler dururuz, erteledikçe de aslında huzursuz oluruz, sıkıntı verir içten içe… Ve bir gün aradığımız bir eşyayı bulamadığımızda mecbur kalırız o dolapların içini döküp, evi dip bucak oda, oda temizlemeye.

Kimimiz mutfaktan başlar, kimimiz salondan, kimimiz yatak odalarından. Dolapların içerisinde ne var, ne yok dökeriz ortaya. Bir de bakarız ki alıp, alıp koymuşuz dolaba ve çoğunu giymeden küçültmüşüz. Ayıklamaya başlarız, olmayanları kullanabilecek insanlara verip, çöpe atılacakları da atarız. Temizlik bitipte ardımıza baktığımızda ne çok eşya biriktirmiş olduğumuzu, bunların sırtımızda nasıl yük oluşturduğunu ve yüklerden kurtulduğumuzda nasıl da rahatladığımızı, nefes aldığımızı görürüz.

İşte 12 Ocak Yengeç Dolunayı, bir annenin evinde yaptığı yaz temizliği gibi. Şimdiye dek görmek istemediğimiz, ötelediğimiz, üzerini kapattığımız ya da farkında olmadığımız, göremediğimiz her ne varsa gün yüzüne çıkaracak bir annenin korumak, kollamak içgüdüsüyle.

2016 yılı bize yaşam sahnemizde gösterdi işimize yaramayanları, bize hizmet etmeyenleri çeşitli olaylarla, durumlarla. Şimdi ise itici gücünü kullanacak. Şimdi dur ve tüm yaşantına bak ama kalp gözünle bak. Biriktirdiğin, bir zamanlar hoşuna gitmediği ya da korktuğun için bastırdığın ne kadar anı, korku, kod varsa yüzleş onlarla. Yaşamında artık sana hizmet etmeyen , bırakman gereken bakış açılarını, davranışlarını, korkularını, tanımlamalarını, yargılarını ve kişileri aynı yaz temizliğinde işine yaramayan eşyaları ayırdığın gibi ayır, farket ve ellerini aç bırak sevgiyle. Bir Oğlak edasıyla gücünü farket, eline al.

Değişime direnme, alıp-kabul et sevgiyle. Farkındalığını yükseltip, yaşamında gücünü eline alan, özgürleşmek isteyen değişimi yaşayacak ve ödülünü alacak. Farkında olmak istemeyen, maskeleriyle gezmeye devam etmek isteyen de daha çetin sınav sorularıyla uğraşmak durumunda kalacak.
Bu öyle bir dolunay ki, gizli olanlar aşikar olacak, çözülmeler yaşatacak. Kim kabına ne koyduysa onu alacak. Ne ektiyse hasadını alacak. Müjdeler olsun insanlık tohumunu ekene…

Hz. Şems’in dediği gibi Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişelenme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

Nefes almak, nefes olmak istiyorsan işine yaramayan eşyalarını bıraktığın gibi, seni huzursuz eden, huzurunu bozan, enerjini emen her ne varsa, varolan herşeyi kapının dışına bırak ve “bundan daha iyi nasıl olur?” diye sor.
Kendini farket, kendini sev, kendini önemse. Yolculuk sende başlayıp, sende bitiyor.

Sevgiler…

Sema EREN

Bu yazıyı paylaşmak ister misin?