Hayatı oyun oynayarak öğrenir çocuklar

Unutmayın yetişkin olup hayata atıldıklarında göstereceği tepkileri oyunlardan öğrenir çocuklar.

Biz çocukken ip atlar, hoplar, zıplar, birbirimizi kovalar, hiçbir şey bulamazsak ki bulamıyorduk ve iyi ki bulamıyormuşuz taş toplar oynardık. Tüm yaratıcılığımızı kullanır kendi uçurtmamızı kendimiz yapardık. Omo’dan çıkan renkli bilyeleri oyuncak gelsin diye günlerce beklerdik. Erkek kız ayırt etmeden kızlarla erkekler hep birlikte bilye oynardık. Gazoz kapaklarını toplar, güzel bir mermer taşı bulur, uzaktan altın vuruşlar yapar, gazoz kapaklarımızı çoğaltırdık.

Sonra eğer biraz daha izin veriyorduysa annemiz kirletmemize üzerimizi, gazoz kapaklarına kendi hazırladığımız sokak çamurlarından doldurur, taşlarla evimizin odalarının sınırlarını sıra sıra dizerek konuklarımıza çamurdan, üzeri çiçek yapraklarıyla süslenmiş pastalarımızdan ikram ederdik. Sokaklarda koşturur kilo almak ne demek bilmezdik, inceciktik, atletiktik, sağlıklı yemekler yerdik. Kuru ekmek, soğan bile bir başka güzeldi o yıllarda. Salçalarımız evde yapılır, kuru bakliyatların, tereyağların, çökeleklerin tümü köylerimizden gelirdi. Ve şimdi diyorum ki iyi ki paramız yokmuş alabilelim diye cipsi, kolayı, çikolatayı, bisküviyi, boyalı sokak dondurmalarını.

Yıllar geçti ve 90 kuşağı çocuklarıyla birlikte yaşantımıza tetris, gameboy girdi derken 2000’li yıllara gelindi. Seksenli yılların çocukları cep telefonuyla yirmili yaşlarda, doksanlı yılların çocukları cep telefonuyla onlu yaşlarda, 2000’li yılların çocukları cep telefonuyla doğar doğmaz tanıştılar. İşte ne olduysa kayıplara dair ondan sonra oldu. Peki neden?

Çünkü günümüzde apartman yaşantısı çocukların bahçe oyunlarını ellerinden aldı. Sadece apartman yaşantısı değil çevre insanlarını tanımıyor oluşumuzdan ve güvenilir bulmayışımızdan da çocuklarımızı sokaklara gönderemez olduk. Evet, güvenilirlik kalmayınca göndermemekte elbette haklıyız. Lakin vaktimiz varsa biz de onlarla bir iki saatliğine de olsa aşağıya sokağa inebiliriz diye düşünüyorum. Komşular birbirini tanımaz ve yüzlerine bakmaz oldu. Bari çocuklarınızın hatırına birbirinizle görüşün, buluşun, selamlaşın. Sonra görüşülecek insan mı var diye peşin hüküm vererek bakmaktan vazgeçmeyin. Yeterine inanan, arzulayan, arayan muhakkak çocuğunun ruhuna uygun bir arkadaşı bulacaktır kendi komşularının arasından.

Sitelerde oturanların güvenlikli, havuzlu, korunmalı bir bahçede yaşıyor oluşu elbette çocuklar için şahane. Ama dikkat ediyorum da sitede oturanlar da fazla zengin oluşlarından dolayı çocuklarıyla birlikte ya AVM’lerde ya cafelerde ya çocuklar yarış atı gibi bir kurstan diğerinde ya da başka başka yerlerde sürekli gezmelerde. Bu çocuklar bahçede ne zaman oyun oynayacaklar sorarım size? Neden diğerlerine inanarak, taklit ederek, benzemeyi marifet bilerek çocuğunu sürekli kendi arzularının ve yapamadıklarının peşinden sürüklüyorsun? Ne zaman doyuracaksın egonu? Ne zaman çocuğuna evinin bahçesinde birkaç arkadaşıyla, sokak hayvanlarıyla, kuşla, ağaçla, karıncayla, böcekle, taşla, toprakla soluklanacak serbest boş bir vakit bırakacaksın?

Özellikle çalışan anne ve babaların akşam eve gelir gelmez kendi işlerinin dertlerine düşüşü (mutlaka elbette işler de yapılacak ama dengeli olmakta fayda var) tablet ve cep telefonu gibi oyun yüklü aletleri de çocukların ellerine yerleştirmelerini sağladı. Susan, sürekli bir aletin başında oturan, evi dağıtmayan çocuk her zaman daha iyidir diye düşünüldü. Sonra bu elektronik oyuncakların çocuğun bir saatten fazla kullandıktan sonra beynini uyuşturduğunu yaratıcılığını bıçakladığını rahatımız bozulmasın diye es geçtik hep. Ne güzel susan ve cep telefonuyla oynayan evi dağıtmayan bir çocuk değil mi? Klasik mantıkla erkek duşa, anne mutfağa, çocuk pişen yemeği beklerken elektronik oyuncağının başına gitti. Televizyon bile yarım saat ya da bir saat izlense faydalı bir program seçildiğinde tabletten çok daha az zararlıdır.

Çocuklarımızın bu elektronik aletleri kullanabilmesi bir başarı değildir. Bunları zaten büyüdüğü zaman kullanabilecektir. Öncelikle bilgisayar çocukların yeteneklerini geliştiriyor algısından vazgeçin, kaldı ki o bilgisayar değil, tablet ve cep telefonu yani Tetris’in gelişmişi. Bırakın ve ortam yaratın çocuklar gerçek oyuncaklarla oynasınlar, bahçeye çıksın kedilerle, kuşlarla, ağaçlarla, varsa diğer çocuklarla oynasınlar. Diyelim ki hava soğuk, akşam oldu, evde kalmanız gerekti lütfen ve lütfen o dağıtmaya kıyamadığınız süslü salonlarınızı ikiye bölün, yere bir halı ve üzerine örtü serin, örtünün üzerine dilediği gibi oynayabileceği oyuncaklarını dizmesine izin verin.

Çocuğunuzu yalnız başına odasına göndermek zaten sizi hiç görmeyen ve vakit geçiremeyen çocuğunuza iyilik değil kötülüktür. Kendisini değersiz ve dışlamış hissedecektir. Arkadaşı ve kardeşi varsa evet odasına giderek faaliyetlerini orada iki kişi ya da kendi alanlarında ayrışarak gerçekleştirebilirler. Kardeşi ve arkadaşı olmayan çocuklar anne ve babasının oturduğu odada oynamalıdırlar. Tabii ki çocuk bunu istiyorsa böylesi daha sağlıklıdır.

Ve çocuğunuzu oyuncaklarıyla evcilik kurdu diye onu dağınıklılıkla suçlamaktan vazgeçin. O dağınıklık değil. Peki nedir o? O hayal dünyasının evi, ifade şekli, yaratıcılığını sergileme sistemi, siz ondan habersiz yerdeki herhangi bir oyuncağı kıpırdatırsanız hayali oyuncağın konumunu değiştirmiş ve oyunu bozmuş olursunuz. Bu çocuğa saygısızlıktır, hatta odasını bile kendisinin toplaması gerekliliği işte bu yüzdendir. Kendine ait alanını yaratması onun eline seve isteye arzu ettiği sorumluluğu şekline dönüştürülmelidir ki önemli olduğunu hissetsin. Annenizden aldığınız kalıpları çocuğunuza işlemekten vazgeçin. Evinize gelen kişiler de bir zahmet sözünüze, güler yüzünüze, insanlığınıza, dostluk ve sıcaklığınıza, samimiyetinize gelsinler, evinizi ve eşyalarınızı görmeye, ev eşyalarınız ve dağınıklılığı ile ilgili dedikodu yapmaya değil. Kaldı ki ikinciyi seçenler zaten bellidir direk görüşmeyi kesmek en sağlıklısıdır. Sonra benim çocuğum niye sessiz, çekingen, kendini savunamıyor, korkuyor, cesur değil, kendini ifade edemiyor diye dertleniriz. Unutmayın yetişkin olup hayata atıldığında göstereceği tepkileri oyunlardan öğrenir çocuklar.

Akan kokan halılara koltuklara bulaşan oyuncak ve yiyecekleri çocukların ellerine ortam hazırlamadan asla vermeyin, (çünkü annelerin çıldırması çocukların yaratıcılıktan uzaklaşması bu yüzdendir) ama oynamalarına yemelerine elbette belli bir çerçeve içerisinde izin verin. Ona ait olan alanında parke üzerinde bir masası olsun. Bu kadar bencil olmayın. Sizinle oturup sakin sakin lak lak yapmasını bir çocuktan bekleyemezsiniz. Sulu boya, kuru boya, pastel boya, resim defteri, oyun hamurları ve aletleri akan ve bulaşan her türlü etkinliği her zaman o masanın üzerinde yapılsın. Her gün yarım saatten dört etkinlik yapsa toplamda iki saat sanatla uğraşmış olur. Bebeğimiz oluyor yaşasın anne ve baba olacağız diye sevinmekle olmuyor annelik babalık. Bir ömür boyu gelişimin takibinde ve yetenekleri doğrultusunda ona pahalı olması şart olmayan ücretsiz fırsatlar ve alanlar da sağlayabilirsiniz. Büyümekte olan fidanınız ne durumda? Biraz çalan telefonlara, gelen maillere, buluşulması gereken arkadaşlara ara verseniz hiç fena olmaz hani.

Ayrıca kısa bir bilgi; İkili kovalamaca ve boğuşmaca oyunlarında çocukların ellerinde sivri bir alet olmadığı ve enerji alanlarını çarpıştırdıklarını düşünerek çarpışmalarına izin verilmelidir. Kendi alan kontrollerini öğrenebilmeleri için bu gereklidir.

Ve diğer kısa bir bilgi; çocuklarınızı ilkokula başlamadan önce el kaslarının gelişmesi için mutlaka bol bol oyun hamuru ve bahçedeki kumla oynamalarına izin verin ki yazı yazarken elleri hemen acımasın, yorulmasın.

Evin neşesi ve altın topları çocuklarınıza bu yazıdan sonra evinizde gerçekten yer açmanız dileğimle.

Sizleri seviyorum.

Özlem DELİDUMAN

Bu yazıyı paylaşmak ister misin?