Adı üstünde ÖZ-GÜR’lük

Sözcüklerle değil ama duyarlılıkla, yani sözcüklerin bir altında bulunan yaşamda, konuşmanın bir nebze de olsa mümkün olduğuna inanıyorum. Yani anlamanın sözcüklerle değil, duyarlılıkla mümkün olduğunu söylüyorum.

Sözcükleri kullanırken ne kendisine dürüst olabiliyor insan, ne de karşısındakine. Hep bir aktaramadığı, hep bir anlatamadığı oluyor hissettiklerini insanın. Pek çoğumuzun karşılıklı bir diyalog kuramamasının arkasındaki sebebi de budur aslında. Yani hepimizin kendi kapladığı hacminden, kendine münhasır varlığının sınırları içerisinden hayatı ve başkalarını algılayabilme halidir anlatılan sadece. Kendisine dürüst olsa eksiliyor, karşısındakine dürüst olsa yamuluyor sanki. Sadece anlaşılıyor olmayı diliyorsun, dile geldiğin kişinin algısına ve anladıklarının insafına boyun eğerek, esir düşerek.

Özgürlük diyoruz ya? Algımız kadarıyla anladığımız ve o algının müsade ettiği ölçüde sahip olmak istediğimiz özgürlük?

Özgürlüğün tanımını yanlış yapıyoruz. Hiç elde edilemeyecek bir yerde sanıyoruz. Çok uzaklarda bir yerde, ulaşılması zor olan. Hâlbuki dağlarda, diyarlarda mistik ya da ideal bir şey değildir özgürlük, öz’ün gür’lemesi. Adı üstünde ÖZ-GÜR’lük… O tam da burada, olması gereken yerde, hemen yanı başımızdadır. Anlatılmayı değil de gerçekleştirilmeyi bekliyordur sadece, duygularının ve öz’ünün gür’ül gür’ül dışa vurumunda.

Aslı TEŞ TALİ

Bu yazıyı paylaşmak ister misin?