Hepimiz Yandık

Hangimiz yanmış insan gördük acaba? Yanmış insan cesedi ya da yanmış ama hala yaşamakta olan insan gördük mü? Bunu tasavvur etmek bile içimizi yakarken, çocuklarının, o ya da bu nedenle gönderdikleri bir yurttan yanmış cansız bedenlerini teslim alacak anne ve babaların yüreklerindeki onulmaz acıyı hissedebilir miyiz acaba?

“İse”ler, “asa”lar olsaydı olmazdı diyorlar. “Kader bu”, “alınlarında böyle yazılıymış” diyorlar. Siz hala suçlu mu arıyorsunuz yoksa? Hemen makyaj yapmak için ya da traş olmak için kullandığınız aynaya bakın. Suçluyu tam da orada göreceksiniz. Her gece televizyonların karşısında absürdün tavanını delmiş programlarla beyninin loblarını öldürmüş,  dumura uğratmış, yaşamını sadece bugüne odaklamış, geleceğini gece yatarken ne yapalım “nasip” “kader” sabah kalkarken “hayırlısı” “inşallah” sözleri arasına tıkıştırmış, güce tapan, sorgulamayan çünkü sorgulayacak beyin kalmamış, çocuk sevgisini “ah canım kıyamam” ve “çok şeker” olarak ifade edebilen, iki yüz elli sözcükten daha fazlasını kurup konuşamayan ve korku kapanına sıkışmış bir toplumdan neyi ve kimi sorgulamasını bekleyebilirsiniz ki? Hangi duyguyla ve empatiyle bugün çocuklarının cansız ve kömür olmuş yanık bedenlerini teslim alacak anne ve babaların acısını anlayabilirsiniz?

Bugün çocuğunuza sımsıkı sarılın. Çocuğunuz yoksa, yakındaki bir ilkokula gidip bahçede ilk gördüğünüz çocuğa sımsıkı sarılın diyeceğim ama artık pedofili korkusundan masum bir çocuğa masumca sarılmak için bile izin alınmak durumunda. Artık ülke bu durumda. Çocukların ürkek ve henüz korunmaya muhtaç varlığını içinizde hissetmeye çalışmayın hissedin. Emin olun, içinizde o anda yükselip zuhur edecek olan annelik ve babalık duygusunun yüceliği, bu olayın “bir kader” olduğunu söyleyen o namussuzun yüreğini alev alev harlatıp, yakacak ve yok edecektir.

Bu yazıyı paylaşmak ister misin?