Romantik meteorolojistler

Bir sabah doğrulup, uyuduğum kaç yatak, başımı bıraktığım kaç yastık varsa,
Komple hepsine düşman kesilip, uykuyu kendime haram etmek istiyorum.
İstiyorum can-ı gönülden, bir şeylerin başka şeyler olmadan da yasaklanabilmesini.
Yaşamayı değil de yaşamanın içinde, yaşama, sevgiye, sevdaya, aşka ya da deformasyona uğrayan kaç tane hissiyat varsa,
Alayının dibinde tökezleyip,
” Lan oğlum, kendine gel ! ” demek istiyorum.
Mantıklı bir açıklaması yok aslında, her gün yaşamaya çalışılan zamanlarda, ölmenin de mümkün olmasının.
Zira en çok gecelerde, en çok karanlıklarda, bir başkasını kaybeden insanlar,
Sanki ütopik bir alemde bir araya geliyor ve tümdengelen bir acıyla,
Tek bir neşterin arada dönmesiyle,
Toplu intihara vakur bir seyahat acentesinde,
Hep beraber kendilerini kaybediyorlar.
Farkındayım,onlardan olduğumun ve uzun zamandır kendimde olmadığının.
Oysa kaç defa kendime sorduğumu hatırlamadığım ve kim olduğuma, kim için var olduğuma dair en ufak bir fikrim yoktu.
Yaşıyorduk işte bir şekilde.
Her gün ölsen de monoton bir tekrara düşerek,
O ecel denen olgu,
İnsanı, bir kere bulur.
Ben bunu anladım, çoğu yaşlıya göre genç sayılan bu yaşımda.
Çocukluğumu kaybettiğim bu yaşımdan bahsediyorum.
Evet evet çok fazla kaybettim aslında.
Şuan aklıma gelmekte zorluk çıkartan ve sayı doğrusunda kendine yer bulamayan, belki onlarca, belki yüzlerce,binlerce ya da abartacak olursam milyonlarca kaybedişin içinde yer buldum kendime.


Ne işim var(dı) orda benim ?
Kim beni dahil etmiş acaba bu sayımın nüfusuna ?
Bak böyle sıralanıp gidecek yine,yine beni yerinden edecek sorular.
Cevapsız kalacaklar belki,
Belki kalmaları gerekecek.
Belki gitmeleri.
Bilmiyorum.
Yemin ederim ki bilmiyorum.
Hiçbir bok bilmiyorum.
Belki de anlam veremiyorum, yıllarca her bir şeye anlam arıyorken.
Tek bildiğim şeyi, çok fazla özlediğim.
Bir nokta ile başlayan ve ezele gömülen ne varsa özlüyorum.
Bir nokta eklenip, iki nokta ile izah edilen şimdiye dair kaç araflık varsa özlüyorum.
Bir nokta daha eklenip, geleceğe dair ne varsa özlüyorum.
Bu benim meziyetim sanırım,sırf özlemek için dünyada olduğumu düşünüyorum.
İçimde sakat doğan çocukları, yarım kalan hayatları, öldürülen kadınları özlüyorum.
Lapa kar altında ekmek ucunu kopartmışlıklarımı özlüyorum.
Buz kesen havada, ayaz hayaller kurmayı özlüyorum.
Mevsimsel geçişlerde, realist hasta oluşları ve eş zamanlı romantik meteorolojistlikleri özlüyorum.
Sanırım her an,her dakika, durmadan,nefes almadan belki de,
Belki de nefes nefese kalarak özlüyorum.
Özlüyorum be moruk…

Bu yazıyı paylaşmak ister misin?